Ocak 30, 2011

Yalnızlık oldukça derin bir kavramdır.Nasıl yaşadığınızla oldukça ilintilidir.Çok büyük kalabalıklar arasında da yalnız kalabilir insan,tek başına da.Yalnızlık kavramının temel anlamı, kişinin tek olma durumudur.Yalın kökünden gelir.Ailenizle yaşıyor olabilirsiniz,bir sürü arkadaşınız olabilir,iş arkadaşlarınız olabilir,hiç bir gününüzü boş geçirmiyor da olabilirsiniz.Bunlar yalnız olmadığınız anlamına gelmez aslında.Tamamen ruhsal bir durumdur.Kişinin hissiyatıyla ilgilidir.Örnekse, yüksek öğrenimi kazanıp şehir değiştiren bir öğrenci adaptasyon sürecinde niçin zorlanır,niçin depresyona girer?Yalnızlıktan.

Hayatımız boyunca çevremizde bizim gibi yaşayan,hayata bizim gibi bakan,bizim gibi düşünen insanları çevremizde görmek isteriz.Bunların aksi olduğunda da "ne kadar yalnızım", "bu hayatta beni kimse anlamıyor,anlamayacak" gibi cümleler kurarız.Aslında öyle değildir.Yaradılışımızda vardır aslında ipucu.Herkes eşsiz yaradılmıştır.Kimse kimseye benzemez.Eşsiz derken hem farklılıktan bahsedilir hemde eşimizin olmadığı anlamı vardır.Herkes dünyaya yalnız gelir ve yalnız ölecektir.Bu durum değişmez.İnsan eşsiz bir yaratıktır.İstisna dediğiniz olaylar karşınızdakinin rol yeteneğiyle doğru orantılıdır."Ahmet benim ruh ikizim.Tıpkı ben." Hayır canım değil.Ahmet seni beğendiği için,sen onu bırakma diye,sen gibi davranıyor,bunu da iyi beceriyor kereta.

Üzülecek birşey yok bunda.Yalnız olmak hep kötü değildir.En çok kurduğumuz cümlelerden biri şu değil midir? " Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var" kafa dinlemeye yani.İnsan buna da ihtiyaç duyar. İnsan kendini dinlemek ister zaman zaman..İç sesini kaybettiğin zaman işte asıl yalnızlık orada başlar.Düşünememe durumu değildir bu.İçinden gelenleri,asıl istediğin şeyleri duyamıyorsan.Zordur.ÇOK ZOR!

Birini gerçekten sevdiğini nasıl anlarsın?

Birini istemediğini nasıl anlarsın?

Hayatta en zor iş seçim yapmak değil midir?

Zamanın çok hızlı geçtiğini farkettiğinde ve hala elinden bir şey gelmediğini gördüğünde ne yapmalısın?

İnsanın düşünceleriyle var ise,var olmak ızdırabın ta kendisi olmaz mı?

İşte kış.. Evlerine kapanmış insanlar,sokakta olup üşüyen insanlar.. Ne çabuk geçti koca bir sene.Buraya döneli neredeyse bir sene oldu.Bu odanın manzarası bana kaç sene geçerse geçsin aynı şeyleri hissettiriyor.Burada yaşayacak insan değilim ben.Gitmeliyim.Gitmeliyim.Gitmeliyim.

Ocak 13, 2011

Bir film izledim geçen akşam."Les choristes". Fransız sinemasından olmasına şaşırmayın.Kimse sevmez aslında kolay kolay. Benim hayranlığım var belkide o sebepten körümdür.Ancak kendimi izlerken iyi hissediyorum.Yönetmen Christophe Barratier. Yazar Georges Chaperot.Kanımca şahane film!İzleyin.

Ocak 10, 2011

Evet sevgili dostlar diye giriş yazan insanlardan tiksindiğimi söylemişmiydim.Sevgili günlük,sevgili dostum vb. (ayrıcalıklı kişi ayhan sicimoğludur)
Şu sıralar Amy Winehouse'a taktım.(Rehab). Zaz'a olan düşkünlüğümle de bilinirim.( Les passants).
Dün akşam Özge ve Ufuk ile sinemaya gittik.Eyvah Eyvah'a. Evet ona.Gitmeme en büyük etken Çanakkale sevdamdır.Özlemim hafifler diye gittim filmden ağlayarak çıktım.İşte ben.
Son 4-5 aydır Çanakkale'de yaşayan bir arkadaş bana dediki:
 "nefret ediyorum burdan!!!!"   ???????
Güldüm önce.Çok değişeceksin.
Gerçekten bir şehri yaşamayı bilirseniz ki bu şehir Çanakkale ise; aşık olursunuz.Şehre.. Hayır abartmıyorum.Gidip deneyin.


Kordonda sabahlamadan,kayalıklarda şarabını içmeden rüzgarın etkisinde(ki çanakkale rüzgarı!!), pazar sabahı kahvaltı için Şakir'in yerinde yer kapmaca oynamadan,plajda güneşlenmeden(yine rüzgarla),kipaya yürüyerek gidip akşamına küfür etmeden,Yalı Han'ında biranı içmeden,Şişe'de günbatımını izlemeden Çanakkalemi suçlayamazsın küçük hanım.Sen o şehri yaşamayı bilmiyorsun.
Mis gibi kokusu gelir burnuma..